Hoşgeldiniz, Ziyaretçi
Lütfen Giriş ya da Kayıt.    Kayıp Parola?

apandis ve kalın bağırsakta kitle
(1 inceleyen) (1) Ziyaretçi
EN ALTSayfa: 1
BAŞLIK: apandis ve kalın bağırsakta kitle
#986
apandis ve kalın bağırsakta kitle 14 Yıl, 1 Ay önce Karma: 0  
Merhaba,

annemi cmt günü karın ağrısı şikayeti ile doktora götürdük. apandis ve kalın bağırsakta kitle olduğu belirlendi. Pazar sabah 7 de ameliyata girdi ve ameliyatı 4,5 - 5 saat sürdü. apandisi , kitleyi aldılar. Kitle 4-5 cm civarındaymış. Şimdi patoloji sonucunu bekliyoruz. Doktoru kitlenin üzerinde tüylenme olmadığını bu nedenle annemin şanslı olduğunu söyledi. Ayrıca hasta raporunda ''inflame görünüm.serozaya ulaşmış omentumu kendine çekmiş perfore tumoral kitle'' şeklnde bir açıklama vardı. Bunu yorumlayabilirseniz çok sevinirim. Ayrıca bu açıklamadan hastalığın evresi ile ilgili bilgi edinebilir miyiz?
levent77 (Kullanıcı)
Fresh Boarder
Gönderiler: 1
graphgraph
Şu An Sitede Değil Kullanıcı bilgilerini görmek için tıklayın
Son Düzenleme: 20/04/2010 23:29 tarafından DrTaviloglu.
Herkesin yazı yazması yönetici tarafından engellenmiştir.
 
#992
Cvp:apandis ve kalın bağırsakta kitle 14 Yıl, 1 Ay önce Karma: 7  
Öncelikle annenize geçmiş olsun, kendisinde apandis ve muhtemelen kör bağırsak (çekum) veya kalın bağırsağın çıkan bölümünü (asandan kolon) ilgilendiren bir tümöral kitle delinmesi söz konusu ve yapılan acil ameliyatla muhtemelen kalın bağırsağın sağ yarısı veya bir bölümü alınmış durumda. Bu bölgede çok fazla sorun olabielceğinden annenizde hangi sorun olabileceğini bilemiyorum. Kendisinde ne sonuç olduğu ancak patoloji sonucu ile anlaşılabilir ve bu konudaki detayları da kendi doktorunuzla paylaşmanız gerekir. Ben özellikle sizin ve ailenizin heyecanını gidermek ve aydınlatmak üzere konuyu enine boyuna anlatacağım. Ancak, sizden ricam çıkan sonuca göre detayları kendi doktorunuz ile paylaşmanız. Kalın bağırsağın sağ bölümünde tümöral kitleye neden olabilecek başlıca sorunlar şunlardır:

1. Apandisit: Apandisit hastalığı, körbağırsağın apandis denen solucansı uzantısının iltihaplanmasına verilen addır. Apandisit, apandis organının iç boşluğunun Yersinia, adenovirüs, sitomegalovirüs, aktinomikoz, Mikobakteri, Histoplazma, Şistozoma veya Strongyloides stercoralis gibi bakteriler, virüsler, mantarlar veya parazitler ile tutulması, tıkaçlarla (meyve çekirdeği gibi) tıkanması veya etrafındaki lenf bezlerinin şişmesi, Crohn hastalığı veya ülseratif kolit gibi iltihabi bağırsak hastalıkları zemininde ve karına gelen darbeler sonrasında gelişir. Bu tıkanma nedeniyle apandis organında şişme ve organ içi basınç artışı meydana gelir ve dolaşımı bozulur, bunu da iltihap yani apandisit durumu izler. Bu durumun ilerlemesi durumunda apandis delinir (apandisit perforasyonu), bu durum % 5-15 arsında görülür. Apandisit ameliyatı tüm cerrahi girişimlerin % 2’si ve acil girişimlerin yaklaşık % 50’si apandisit nedeniyle yapılmaktadır. Bebeklik çağında ender görülür, çocukluk ve özellikle ergenlik çağında çok sık ortaya çıkar. Apandisit: iştah kaybı, bulantı, kusma, ateş, karın ağrısı (öncelikle göbek çevresinden başlayıp, karın sağ alt kesimine yerleşen ağrı) gibi yakınmalarla kendisini belli eder. Apandisit tedavisi sınırlı istisnalar dışında apandis organının yerinden alınmasıdır. Bu işlem klasik cerrahi yöntem veya son 20 yıldan beri daha yoğun uygulanıldığı gibi laparoskopik yöntemle yapılabilir. Laparoskopik yöntem özellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda üreme organlarına ait sorunları ayırt etmede ciddi yararlar sağlar.

2. Çekum veya çıkan kolon kanseri: Kalın bağırsak kanseri en sık 50 yaşın üzerindeki kişilerde görülür ve kadın ile erkek farkı gözetmez. Bu durum bazı hücrelerin uygun olmayan şekilde (anarşik) çoğalması ile gelişirler. Bu tümörler iyi huylu (sıklıkla polip) ve kötü huylu (kanser) şeklinde olabilirler. Kalın bağırsak kanserlerinin gelişmesi çoğu kez yıllar alır ve çoğunlukla bağırsak içindeki polip adı verilen iyi huylu urlardan veya ülseratif kolit gibi bazı iltihabi kalın bağırsak hastalıklarından ötürü gelişirler. Bu tümörler yayılma yada sıçramalarını yakınlarındaki lenf damarları karaciğer, kemiklere veya prostat, mesane veya rahim gibi komşu organlara yapabilirler. Bağırsak kanseri için risk grubundaki kişiler: 50 yaşın üstündeki kişiler (hastaların % 90’ı), ailede kalın bağırsak kanseri olanlar, ailevi polipozis hastalığı olanlar, yüksek yağ ve kalorili (özellikle hayvansal yağlar) ve düşük lifli diyetle beslenen kişiler, kalın bağırsak polipleri olanlar, yumurtalık, rahim veya meme kanseri öyküsü olan kadınlar, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi iltihabi bağırsak hastalığı varlığı, aşırı kilolu olmak, egzersiz yapmamak, şeker hastalığı, sigara ve aşırı alkol kullanmak ve uzun süreli olarak gece vardiyasında çalışmaktır. ABD’de yapılan birçok araştırmada kalın bağırsak kanseri tanısı konulan hastaların % 80’inde ailevi bir bağ bulunmadığı ve buna karşın % 20’sinde ise ailevi bir bağ olduğu belirlenmiştir. Kalın bağırsak kanserinin yaklaşık % 70’i kalın bağırsağın ilk 1.5 metrelik bölümünde yer alırken, % 30’u ise rektum denilen makata yakın olan son bölümünde yer alır. Bu kalın barsak kanseri hastalarının sadece % 5’inde Lynch sendromu denilen ailevi kalın bağırsak kanseri sendromu olduğu bilinmektedir. Birinci derecede akrabada kalın bağırsak kanseri olduğu zaman riskin genel nüfusa göre 2 kat civarında arttığı bilinmektedir. Ailede kalın bağırsak kanseri tanısı konulan kişinin 60 yaşın altında bu hastalığa yakalanması durumunda ve birden çok aile bireyinde kalın bağırsak kanseri olması durumunda riskin daha arttığı bilinmektedir (www.cancer.org). Bağırsak alışkanlıklarında değişiklik-bir haftadan uzun süren kabızlık, ishal ya da dışkı çapının incelmesi gibi, bağırsağın tam olarak boşalamama hissi, karın ağrıları, dışkıda kan görülmesi, nedeni açıklanamayan demir eksikliğine bağlı kansızlık ve yorgunluk hissi, nedeni olmayan kilo kaybı kalın bağırsak kanseri için görülebilen belirtilerdir. Kalın bağırsak kanserinin evreleri: Evre 0, kanser çok erken safhadadır. 
Evre I, kanser kalın bağırsağın iç kısmını tutmuştur.
Evre II, kanser kalın bağırsağın dışına yayılmış, fakat lenf bezlerini tutmamıştır. 
Evre III, kanser yakındaki lenf bezlerine yayılmıştır. 
Evre IV, kanser vücudun diğer bölümlerine (karaciğere ve/veya
akciğerlere) yayılmıştır yayılma eğilimi gösterir.

3. Divertikülit delinmesi (perforasyonu): Kalın bağırsağın iç yüzeyinin zayıf noktalardan dışarı doğru kese şeklinde fıtıklaşmasına bağırsak divertikülü adı verilir. Birden çok divertikülün yer aldığı durumlara ise ‘divertikülozis koli’ veya bağırsak divertikülozisi adı verilir. Bağırsağın kas tabakasına damarların girdiği noktalarda divertiküller gelişir. 30 yaş altında % 5-10 sıklıkta, 50 yaş üzerinde % 30 sıklıkta, 70 yaş üzerinde % 50 sıklıkta ve 85 yaş üzerinde % 66 sıklıkta kalın bağırsak divertikülleri görülür. Erkeklerde daha sıktır. Divertiküllerin delinerek bağırsak içeriği yani dışkının karına boşalmasıdır. Bu durumda hastada şiddetli ağrı, yüksek ateş, bulantı ve bazen kusma meydana gelir.

4. Granülamatöz kolit veya Crohn hastalığı: Crohn hastalığı, sindirim sisteminin ağız boşluğu ile kalın bağırsak arasındaki tüm bölümlerini tutabilen iltihabi bir bağırsak hastalığıdır. Sıklıkla hastalığın ince bağırsağın son kısmını (ileum) ve kalın bağırsağın başlangıç bölümünü (çekum) tuttuğu bilinmektedir. Crohn hastalığının oluş nedeni çoğu zaman bilinmemektedir, ancak sıklıkla vücuttaki iltihabi (enflamatuvar) kimyasal medyatörlerin dengesizliği sonunda olduğu düşünülmektedir. Günümüzde, kalıtımsal (NOD2 geni), mikrobik (Mikobakterium paratüberkülozis, Psödomonas ve Listeria), bağışıklık sistemi ile ilgili (interlökinler and tümor nekrozan faktör - TNF), çevresel faktörlerle (sigara kullanımı), diyete bağlı, damarsal ve stres ile oluşabildiği ileri sürülmektedir. Crohn hastalığı, ortalama 100.000 kişide bir kişide görülür. Asya ve Afrika kıtalarında, diğer kıtalara göre biraz daha sıktır. Kuzeydeki ülkelerde son 50 yılda özellikle kalın bağırsakta görülme sıklığı artmıştır. Kentlerde ve üst sosyo-ekonomik grupta kırsal kesime oranla daha sık görülür. Beyazlarda siyahlara göre Crohn hastalığı daha sık görülür. Crohn hastalığı, Musevi toplumunda tüm kıtalarda diğer toplumlara göre 2-4 kat daka sıktır. Kadın ve erkeklerde görülme sıklığında belirgin bir fark yoktur. Crohn hastalığı’nın 15-30 yaş ve 60-80 yaş gruplarında artış gösterdiği bilinmektedir. Crohn hastalığı, bağırsağın kripta adı verilen bölümlerinde ülserler ve granülom adı verilen şişlikler oluşturur. Bağırsağın tüm katmanlarını tutan iltihabi gelişme yaratır ve bağırsakta darlık, ödem ve tıkanıklık oluşturabilir. Crohn hastalığı, bağırsaktan dışarıya sızıntı (fistül) oluşturabilir. Bunun sonucunda bağırsakta delinmeler ve apseler meydana gelir. Crohn hastalığına bağlı fistüller sıklıkla bağırsak ile bağırsak arasında (entero-enteral), bağırsak ile mesane (sidik torbası) arasında (entero-vezikal), bağırsak ile hazne (vajina) arasında (entero-vajinal), kalın bağırsak ile mide arasında (kolo-gastrik) ve bağırsak ile deri arasında (entero-kutanöz) tipte olabilirler. Crohn hastalığında: bağırsak tıkanıklığı gelişmesi, bağırsak delinmesi, kan zehirlenmesi (toksik megakolon) gelişmesi (toksik megakolon) ve karın içi apse gelişimi durumunda ameliyat kararı alınır. Crohn hastalığında ameliyat tekniği, hastalıklı bağırsak bölümünün çıkartılması veya bypass yapılması ile devamlılığın sağlanması esasına dayanır. Zorunlu olmadıkça bu hasta grubunda bağırsak yaralarının iyileşme sorunu, hastalığın aynı belirtilerle çıkartılan bağırsağın dışındaki bölümlerde tekrarlaması ve bağırsağın farklı bölümlerinde daralma riski nedeniyle cerrahi girişimden kaçınılır. 20 yıl içinde hastaların yaklaşık % 75’inde ameliyat gerektiren komplikasyonlar gelişir.

5. Ülseratif kolit: Ülseratif kolit, kalın bağırsakların iç yüzeyini döşeyen bölümün iltihaplanması ile seyreden bir hastalıktır. Olguların yaklaşık % 95’inde kalın bağırsağın son kısmı olan rektum bölümünün tutulumu vardır. Ülseratif kolit hastalığı sıklıkla makattan yukarıya doğru kalın bağırsak boyunca yayılır. İlaç tedavisi ile yanıt alınamayan hastalığın alevlenme durumlarında, uzun dönemdir tedavi edilen fakat giderek artan sıklıkta atak geçiren hastalarda, kanserleşme riski olan (displazi varlığında) hastalarda, toksik megakolon (kalın bağırsağın yaygın ve şiddetli iltihabı) varlığında, bağırsak delinmesinde, bağırsak tıkanıklığında ve tedavide kullanılan ilaçlara bağlı komplikasyonların gelişiminde ülseratif kolit hastalarına ameliyat önerilir.

6. Karsinoid tümör:
Karsinoid tümörler kök hücrelerden kaynaklanan nöroendokrin kökenli tümörlerdir.
Meckel divertikülü, mezenter, akciğer, karaciğer, pankreas, bronşlar, yumurtalık, prostat, testisler veya böbrekte görülebilirler. Karsinoid tümörler 5-hidroksi-indolaseik asit (5-HIIA), adrenokortikotrop hormon (ACTH), histamin ve değişik polipeptid hormonlar salgılarlar. Karsinoid tümörler biriken kollesterol ve lipid nedeniyle sarı yada gri-kahve renkte olurlar. Tümörler polipoid karakterde olup ülserleşebilirler.
Karsinoid tümörler en sık görülen nöroendokrin tumor (NET) olup, her 100,000 kişide 1,5 kişide görülür. Karsinoid tümörler % 39 ince bağırsak, % 26 apandis, % 15 rektum, % 5-7 kalın bağırsak, % 2-4 mide, % 2-3 pankreas ve % 1 karaciğerde görülürler. Karsinoid tümör, apandis organının ucundan kaynaklanır ve akut apandisit nedeniyle ameliyat edilen hastaların 1/1,000’inde görülür. Olguların % 75’inde karın zarında da (periton) tümör bulunur. En sık belirtisi hastalarda belirli aralıklarla gelen karın ağrısıdır. Karsinoid tümörlerin çoğu yavaş büyür, belirti vermezler. Karsinoid tümörler kemiklere sıçrama (metastaz) yapabilir, akromegali, Cushing hastalığı gibi sorunlara yol açabilirler. Özellikle ince bağırsakta yer alan ve 1 cm’den büyük olan tümörler belirti verirler. Karsinoid tümörler ayrıca, lenf bezleri, karaciğer, yumurtalıklar, periton ve dalağa sıçrama (metastaz) yapabilirler, 1.5 cm’nin altında sıçrama (metastaz) ender olarak görülür. Karsinoid tümörlerde belirti olarak; yüz ve boyunda kızarma, ishal (hastaların), karın ağrısı, taşikardi (nabzın yüksek atması), şuur durumu de durumu ve koma hali görülür. Karsinoid tümörlerin % 80’i tesadüfi olarak bulunurlar. Karsinoid tümörlerin salgıladığı maddeler: asit fosfataz, dopamin, katekolamin, gastrin, glukagon, histamin, insulin, kalikrein, kinin, 5-hidroksi-indolaseik asit (5-HIIA), 5-hidroksi-triptamin (5-HT), nöropeptid, nörotensin, pankreastatin, sekretin, seratonin, somatostatin ve vazoaktif intestinal peptiddir (VİP). Hastalarda kansızlık (anemi) görülebilir.

7. Bağırsak tüberkülozu (veremi):
Dünya genelinde yılda yaklaşık 3 milyon kişi tüberküloz nedeniyle yaşamını yitirmektedir. 2000-2020 yılları arasında toplam 1 milyar insanın verem (tüberküloz) basilini alacakları tahmin edilmektedir. Verem veya tüberküloz, bağışıklık sistemi zayıflamış olan, yaşlı, AIDS hastaları vb. sorunları olan hastalarda görülmektedir. Bağırsak veremi (tüberküloz) olan hastaların % 20-25’inde akciğer tüberkülozu da olduğu bilinmektedir.

Saygılarımla,

Prof. Dr. Korhan Taviloğlu
Genel Cerrahi Uzmanı
www.barsakcerrahisi.com
www.kabizlikvekanser.com
www.kanserbilgileri.net
www.kansercerrahisi.com
www.genelcerrah.com
www.drtaviloglu.tv
www.robotcerrahisi.com
DrTaviloglu (Yönetici)
Yönetici
Gönderiler: 1907
graph
Şu An Sitede Değil Kullanıcı bilgilerini görmek için tıklayın
Son Düzenleme: 20/04/2010 23:29 tarafından DrTaviloglu.
Herkesin yazı yazması yönetici tarafından engellenmiştir.
 
EN ÜSTSayfa: 1